Zamanda geriye yolculuk Maramureş, Romanya
Transilvanya’nın ortasında kışın inşa edilen Buz otelde kalış hikayemizi ya da Cluj-Napoca ve Oradea arası gezilecek yerleri okumak için linki tıklayabilirsiniz.
Bir ülkede görülecek yerleri geziye çıkmadan önce planlarken nispeten daha az bilinen yerleri araştırmaya bayılıyorum. Romanya deyince herkesin aklına Bran kalesi ve Transilvanya geliyor. Yerliler de bu durumdan pek memnun değil. “Turistler sadece Bran kalesini görerek Romanya’yı gördüklerini sanıyorlar, halbuki ülkemizde onun haricinde öyle güzel yerler var ki” diyorlar. Bence de haksız sayılmazlar. Maramureş bölgesi henüz keşfedilmemiş bir inci Romanya’da. Belki de daha az bilinmesi nedeniyle az bilinen rotalara yolculuk yapmayı seven gezginler için inanılmaz çekici! Romanya planına mutlaka dahil edilmesi gereken bu rotayı ben de A’dan Z’ye anlatmak istedim sizin için…
1. Peki, neresi bu Maramureş?

Maramureş bölgesi kuzeybatıda Ukrayna ve Macaristan sınırındaki Romanya’daki 9 bölgeden biri.
2. Maramureş gezilecek yerler
Maramureş bölgesini her yönüyle keşfedebilmek için izlediğimiz rota:

Maramureş’e uçakla ulaşım:
Türkiye’den uçakla seyahat edecekler THY‘nin 2016 yılında başlattığı seferler sayesinde Cluj-Napoca Havalimanına uçup, oradan araba kiralayarak Maramureş’in kapısı sayılan ilk şehri Baie Mare’ye yaklaşık iki buçuk saatte varabilirler. Sonrasında yer yer dağ yolları bulunduğu için virajlı. Ayrıca yolların büyük bir kısmı köylerin içinden geçiyor.
Bir diğer alternatif de Cluj-Napoca’dan Baie Mare’ye otobüs ile ulaşmak. (Fany firması bu hatta çalışıyor. Resmi sitesine bakmak için linke bakabilirsiniz.) Romanya genelinde gideceğiniz yere otobüs firmasını, kalkış saatini ve ücretini aramak için autogari adlı siteden yararlanabilirsiniz. Bundan sonraki durakları farklı otobüsler ile daha yavaş tamamlayabilirsiniz. (Tren seçeneği için Romanya tren yolları resmi sayfasına göz atabilirsiniz.)
Avrupa üzerinden gelecekler iRyanair ve Wizzair’in çeşitli ülkelerden Cluj-Napoca’ya uçuşlarını değerlendirebilirler.
Yurt dışında araç kiralama hakkında bilmeniz gereken her şeyi linkteki yazımdan okuyabilirsiniz.
Rotamızdaki duraklardan detaylıca bahsedeceğim:
1. Sârbi Köyü gezilecek yerler
Sârbi Köyü, ahşap kapıları ve hala çalışan 100 yıllık su değirmeniyle ünlü bir Maramureş köyü.
Watter Değirmeni olarak da bilinen bu değirmeni ziyaret ettikten sonra köyde eski gelenekleri deneyimlemenin keyfini çıkarabilirsiniz.
Taşları öğütmeyi, elbiseleri ve eski halıları yıkamayı, ve hatta alkol oranı viskiden daha çok olan geleneksel içki -erik brendi- Horinca‘nın hazırlanmasını keyifle izleyebilirsiniz. (Brendi (brandy) ortalama olarak %35 ile %60 arasında alkol içeren bir alkollü içecektir. Detaylı bilgi için şu siteye bakabilirsiniz.) (İçindeki alkol oranına göre Tuica, Palinka ve Horinca (Tuica ve Palinka’dan daha yüksek alkol oranı) olarak da adlandırılıyor.)


2. Baie Mare: Maramureş bölgesine açılan kapı…
Çok küçük bir şehir meydanına sahip olmasına rağmen, kalabalık meydanında (ismi Özgürlük meydanı yani Piata Libertatii) mola verilip buradaki şık kafelerden birinde bir şeyler atıştırabilir. Romanya’da yemek fiyatları gayet uygun. Yemek sonrası şehrin simgesi olan Stefan kulesi ziyaret edilebilir.
Eylül-Ekim ayında Baie Mare’ye gidecek olanlara gitmeden önce internetten Baie Mare Kestane festivalinin tarihlerini araştırmanızı öneriyorum. ( Rumence: Sarbatoarea castanelor) Çok renkli görüntülere sahip bu festivale 2017 yılında Goran Bregoviç katılmış.


3. Maramureş’in cenneti: Bred köyü
Bred köyü son zamanlarda dünyanın dört bir yanından gelen turistleri ağırlıyor. Çünkü turistler geleneklerin hala hayatta olduğu geleneksel Rumen köyünün sadeliğini deneyimlemek istiyorlar. Fazlasıyla AVM ve şehir hayatına maruz kalmış bir toplum olarak bu insanların bizlere verebileceği güzel mesajlar var bence!
Öncelikle bu köyde insanlar yüzlerce yıldan beri aynı hayatı yaşıyorlar. Geleneklerine çok bağlılar ve bırakmak istemiyorlar. Köyün içinde geleneksel kıyafetleriyle dolaşan bu sıcacık insanları sizler de çok seveceksiniz.
Köyde hayvanı olmayan ev yok. Marketlerde çok az şey satılıyor. Neredeyse her şey el emeği. Tarlalarda iş bittikten sonra köy kadınları halı dokuyup, örgü örüyor. Turistler, köy halkının yaşadığı evlerde kalabiliyor, ineklerini sağıp, sabah kümesteki yumurtaları toplayabiliyor. Ev sahipleri misafirperver. Misafirlerine kendi yaptıkları Tuica’ları ikram edip, kültürlerini en iyi şekilde tanıtmaya çalışıyor.
Köyün girişindeki geleneksel Maramureş kapısını görmeden köyden ayrılmayın.


Maramureşliler lendilerine Moroseni (okunuşu Moroşen) diyorlar. İstisnasız her Moroseni fotoğraflarda gördüğünüz gibi geleneksel kıyafete sahip. Bu kıyafetlerin hepsi el emeği. Hatta ninelerinden ve dedelerinden kıyafetler de miras kalıyor. Böylece nesiller boyu hiç değişmeden kıyafetler de aktarılıyor. (Turistik yerlerde bazı modelleri yüksek fiyatlara satılıyor. )
Geleneksel kıyafetleri çoğunlukla kiliseye giderken, dini bayramlarda, düğünlerde ve festivallerde giyiyorlar.
4. Maramureş’in meşhur tahta kiliseleri
Maramureş’te listeye mutlaka eklenmesi gereken yerlerin bir diğeri ise yüzyıllardır ayakta duran tahta kiliseler…
Transilvanya’da eskiden taştan yapılmış ortodoks kiliseleri inşa etmek yasaktı, bu yüzden dindar insanlar kiliselerini yapmak için kayın, meşe, köknar ve karaağaç ağacı kullanmaya başladı. Maramureş’teki ahşap kiliseler 200 yıldan fazla bir süredir, hemen hemen her köyde çeşitli stil unsurları ile inşa edilmiştir.
1999 yılından beri UNESCO dünya kültür mirası olan bu kiliseler şu köylerde bulunmaktadır: Bârsana, Budești, Desești, Ieud, Plopiș, Poienile Izei, Rogoz, Șurdești. Birbirlerine çok yakın olmadıkları için hepsini kısa bir süre içinde ziyaret etmek mümkün değil. Fikir vermek açısından aşağıdaki haritada yerleri işaretli. Bunlardan en ünlüsü Barsana Manastırı.

5. Barsana manastırı
Yeşilin binbir tonu içindeki bir tepeye kondurulmuş Barsana manastırı. Dini olarak ilginizi çekmese bile kiliseler üzerindeki harika tahta işçiliğini görmek için bile burasını ziyaret edebilirsiniz.
Barsana Manastırı 1604 yılında yapılmış. Yapımında herhangi bir el aleti kullanılmamış, yani manastır tamamen geleneksel yöntemlere göre inşa edilmiş.
Bu manastırı geleneksel kıyafetler içindeki köy halkı varken görmek istedik, dolayısıyla manastırın en kalabalık olduğu zaman olan pazar sabahını seçtik. Hava konusunda şanslıydık. Bu bölgeyi gezenlerden birinin blogunda rastladığım yazıda yağmurlu havada köy halkı geleneksel kıyafetlerini giymedikleri için güzel fotoğraflar yakalayamadığından bahsediyordu.
Yol boyunca köy halkının kalabalık gruplar halinde manastıra yürüdüğünü gördük. Uzunca bir süre çevreyi fotoğraflamaktan kendimizi alamadık. Köyün kadınları çok bakımlı. Dışarıdan bakıldığında kiliseye pazar ayinine geldiklerini anlamak zor. Manastıra giden yol epey taşlı, ama buna rağmen genç kızlar 10 cm’den az topuklu ayakkabı tercih etmemişti. Hem bizimle gezen Alman arkadaşlarımıza, hem de bize ilginç gelen bu pazar ayinindeki şıklık yarışı, güzel bir anı olarak hafızamda yer etti.
6. Sapanta’daki neşeli mezarlık
Sırada bir mezarlık ziyareti var. Bu sefer mutlu mezarlığa gideceğiz. İsmini duyduğumda mezarlığın mutlusu da mı olur demiş bulundum. Fakat burası gördüğüm mezarlıklar arasında en ilginci. Turist yoğunluğu nedeniyle orada yatan ölülerin de en çok rahatsız edileni 🙂
Mutlu mezarlık (merry cemetery) olarak Türkçe’ye çevrilen bu mezarlık, oldukça popüler bir turist destinasyonu. Maviye boyanmış tahta ile özel bir işçilikle hazırlanan mezar taşlarına, ölen kişinin mesleği ve yaşamı ile ilgili kesitler esprili bir şiirsel anlatım kullanılarak yazılmış ve esprili bir resimle de süslenmiş. Gördüğüm mezar ziyaretlerinden farklı olarak burada gezinen insanların kendi dillerindeki esprili anlatımı okuduktan sonra yüzlerinde hafif bir gülümseme ile dolaşmaları olası! Merak edenler için örnek şiirlerin İngilizcesi Amerika’da bir gazete yazısına konu olmuş: nydailynews.com/news (Mezar taşlarındaki yazılar maalesef sadece Romence )
Bölge sakinlerinden şair Stan Ion Patraş’ın aklına mezar taşlarına yani tahtalarına orada yatan kişilere hitaben bazen neşeli bazen de düşündürücü şiirler yazıp ölen kişinin çoğunlukla mesleğini yansıtacak şekilde resmetmek gelmiş.
Söylenene göre ölüm eski Daçya geleneğine göre neşeli bir ruh haliymiş. Hatta ölümün Yüce Tanrı Zamolxes’in dünyasına doğru bir yol olduğuna inanılıyormuş.
Şair Patraş’ın mezar tahtaları için kullandığı renkler de ilginçti ancak her biri Patraş için özel bir anlam taşıyordu. Yeşil yaşam, sarı doğurganlık, kırmızı tutku ve siyah ölüm anlamına geliyordu. Arka plandaki Sapanta mavisi ise Patraş’a göre umudu, özgürlüğü ve gökyüzünü temsil ediyordu.

7. Sighetu Marmatiei’deki hapishane
Sighet olarak da bilinen bu sessiz şehirde yer alan Sighet hapishanesi siyasi suçlular için yapılmış ve komünist rejim altında Romanya’nın en korkulan yerlerinden biriymiş. Çavuşesku döneminde yaşananlarla ilgili bilgi almak isterseniz restore edilip müzeye çevrilen bu hapishaneyi ve anti-komünizm savaşçıları anıtını ziyaret edebilirsiniz.
8. Vişeu de Sus’daki Mocanita treni ile karpatlarda gezinti

Nostaljik buharlı trenle Karpatlar’ın muhteşem doğasında gezinti kulağa hoş geliyor değil mi? Gezinti diyorum çünkü trenin hızı saatte maksimum 10 km 🙂
Vişeu de Sus şehrinden kalkan bu özel trenin adı “Mocăniţa” (Vaser Vadisi demiryolu olarak da biliniyor.) Vaser Nehri boyunca yol alan bu tren ile Maramureş Dağları’nın (burası aynı zamanda koruma altındaki Milli park) kalbine ulaşmanın tek yolu diyebilirim. Mocanita, doğa fotoğrafçılarının da tercih ettiği bir tren. Bu nedenle fotoğraf turlarında buranın ismiyle karşılaşmanız mümkün. (Türkiye kalkışlı fotoğraf turunda ismine rastlamıştım.)
1932’de inşa edilen Mocanita demiryolu, Vişeu de Sus’tan ahşap işleme fabrikaları için ormandaki kütükleri taşımak için kullanılıyormuş. Hala aktif olan bu demiryolu, 2000 yılından itibaren turistik amaçlı da kullanılmaya başlanmış.
Mocanita turistik treni ile doğanın içinde bir gün:

Mocanita treninin sezonu Mart ortasında başlıyor ve Eylül sonuna kadar devam ediyor. Kışın sadece Yeni yıl ve Noel döneminde özel temalı gezintiler (Charter tren seferleri) düzenleniyor.
Tren Viseu de Sus istasyonundan sabah 9:00’da hareket ediyor ve saat 15:00 civarında aynı istasyona geri dönüyor. Tren bileti, gidiş ve dönüşü kapsıyor yani tek yön olarak satılmıyor. İstasyondaki görevli akıcı ingilizce konuşuyor dolayısıyla gişeden tren bileti almak kolay. (Ayrıca internet sayfası ingilizce olarak da hizmet veriyor. Online bilet satışları yakın zamanda başlamış.) Öğrenciler ve 65 yaş üstü turistler indirimli bilet alabiliyorlar.
Tren hareket halindeyken manzarayı doyasıya izlemek isteyenler, hareket saatinden çok daha önce trende yerlerini almalı. Çünkü trende koltuk rezervasyonu olmadığı için gidiş istikametinde sol taraftan koltuk seçmek önemli. (Bu küçük ayrıntıyı da sizlerle paylaşmak istedim;)
Trenin kompartımanları tahmin edileceğiniz gibi çok eski dolayısıyla içinde merkezi ısıtma sistemi yok. Her kompartımanda bir odun sobası ve yanında içine atmak için bir miktar odun var. Bizim kompartımandaki çocuklar odunları sobaya atmaktan çok keyif aldığı için odunlarımız çabuk tükendi. 🙂 Havanın soğuk olduğu bir dönemde ona göre giyinmekte fayda var.
Tren, Vişeu de Sus kasabasından yaklaşık iki saat uzaklıkta, güzel duraklama yeri olan Paltin istasyonuna (21.6 km) kadar gidiyor. Paltin, el değmemiş doğanın ortasında Karpatların manzarasına hayran olunabilecek bir yer. Burası nostaljik trenin son durağı ve burada yaklaşık bir buçuk saat mola veriliyor. Bol oksijen alarak doğa yürüyüşü yapılabilir sonrasında yemek yenebilir. Buradaki ahşap barakalarda yiyecek ve içecek servisi de yapılıyor. Fiyatlar gayet uygun fakat seçenekler kısıtlı. Çevreye piknik yapmak için uygun ahşap masalar da yapmışlar. Piknik için yanınızda yiyecek de getirebilirsiniz.




Madem temamız nostaljik tren, konaklamak için de tren oteli tercih edebilirsiniz. CFF Viseu de Sus istasyonunda 2011 yılından beri, 40 yatak kapasiteli Carpatia-Express tren otelinde (Carpatia-Express Hotel) (istasyonun çok yakınında) konaklamak mümkün. Tren içindeki restoranda konaklamaya dahil olarak kahvaltı ve akşam yemeğini servis ediyorlar. Tren otelde konaklarken, geceleri armut minderlerle çevrili kamp ateşinin etrafında keyifli sohbetler gerçekleştirebilirsiniz.
Mocanita treniyle ilgili diğer ayrıntılar ve bilet almak için: www.cffviseu.ro
Maramureş’te nerede kalınır?
Konaklama için eski mobilyalı geleneksel bir ahşap evi tercih edebilirsiniz. Ayrıca bu otellerde de servis edilen yerel halk tarafından hazırlanan geleneksel yemeklerin tadına mutlaka bakın.
Ayrıca yol üstünde çok sayıda pansiyon (Rumence: Pensiune) mevcut. İnternet üzerinden yer ayırtmadan da bu pansiyonlarda oda bulmak mümkün.
Sapanta civarında yerleşim merkezine uzak doğayla iç içe bir yerde olan otelimiz Complex Păstrăvul Săpânța’ yı tavsiye edebilirim.

Maramureş’ten ne alınır?
Maramureş bölgesine özgü bluzlar, şapkalar, havlular, kilimler, çömlekler, el yapımı deri eşyalar ayrıca ahşap oymacılığı çok yaygın olduğu için ahşap dekoratif eşyalar alınabilir.

Maramureş’te ne yenir?
Maramureş’te çiftlik üretimi balık, mamaliga (Mısır unuyla yapılan püre, tat olarak mıhlamaya benziyor.) Sabah kahvaltılarında ekmeğe sürülen domates, patlıcan, kırmızı biber, soğanın uzun süre kaynatılıp salça kıvamına gelmesiyle benim damak tadıma hitap eden Zacuska denenebilir.
Sizinle tüm tecrübelerimi paylaşarak seyahatinizin mükemmel olması için elimden geleni yapmaya çalıştım. Tüm sorularınızı ve yazımla ilgili yorumlarınızı aşağıda yorum kısmına bırakırsanız beni çok mutlu edersiniz.
*Yeni yazılarımı takip etmek için facebook ya da instagram sayfamı takip edebilirsiniz, sayfalara linkten ulaşabilirsiniz.